-->
       Sitemizde 54 gönderi 3 yorum bulunmaktadir.  

Trunçgil Osmanlıca Türkçe Lügat

Birçok kişinin kullanıbileceği Osmanlıca Türkçe Lügat yani sözlük buradan indirebilirsiniz.Windows'un bütün versiyonlarında ( 32 bit ) çalışmaktadır.Kullanımı kolay ve estetiktir.Boyutu 1.5 mb'dir




Tunguska Olayı

Tunguska olayı 30 Haziran 1908 günü Sibirya'nın orta bölümlerinde gerçekleşen büyük gök patlamasının ismidir.Peki neden oldu bu olay.Bu olayın bir kuyrukluyıldız parçasının ya da meteorun Yer'e çarpması olduğu tahmin edilmektedir.


Patlamadan sonra




Olaydan sonra ilk gözlemi 1927 yılında Leonid Alekseyeviç Kulik tarafından incelendi.Olay olduğunda gözetleyenler önce bir ateşden bir top gördükleri daha sonra yerin sarsıldığını söylediler.Patlamanın alevleri yaklaşık 800 km uzaktan görülebiliyordu.Cisim atmosferde buharlaştığından çevreye çeşitli gazlar yayılmış ve olaydan belli bir süre sonra bile Sibirya ve Avrupa'da geceleri gökyüzünün parlak bir renk almasına neden olmuştur.




Alt tarafa patlamanın gerçekleştiği yerin günümüzdeki hali bulunmaktadır.

Batıya Doğru Akan Nehir Bölüm 2 - İzle

Türk yapımı olan bu belgesel Anadolu'da başlayan insanlığın yolculuğunu anlatıyor.İyi seyirler dilerim.


Bölüm 2

Tarihte Bugün - 30 Haziran 2012


30 Haziran 2012
  • 1908 - Gizemi çözülemeyen Tunguska olayı gerçekleşti.
  • 1939 Hatay'ın Türkiye'ye katılması oy birliğiyle onaylandı.
  • 1941 - II. Dünya SavaşıBarbarossa Harekâtı - Nazi Almanyası Ukrayna'nın Lviv kentini aldı.
  • 1960 - Belçika KongosuBelçika'dan bağımsızlığını kazandı.
  • 1985 - Kaçırıldıktan sonra Beyrut'ta 17 gün tutulan yolcu uçağındaki 39 Amerikalı rehine serbest bırakıldı.
  • 1997 - J. K. Rowling'in kaleme aldığı Harry Potter serisinin ilk kitabı basıldı.
  • 1997 - Birleşik KrallıkHong Kong'un egemenliğini Çin Halk Cumhuriyeti'ne devretti.
  • 2002 BrezilyaFIFA Dünya Kupası'nı kazandı.
  • 2005 - İspanya'da eşcinsel evlilik yasalaştı
    .

Batıya Doğru Akan Nehir Bölüm 1 - İzle

Türk yapımı olan bu belgesel Anadolu'da başlayan insanlığın yolculuğunu anlatıyor.İyi seyirler dilerim.

Bölüm 1

Hayırlı Cumalar - 29 Haziran

              Tarih Bilgisi herkese hayırlı cumalar diler!

Hatay Cumhuriyeti

Türkiye'nin Hatay ilinde 7 Eylül 1938 ile 23 Haziran 1939 tarihleri arasında kurulan geçici bir devlettir.1937'de Milletler Cemiyeti kararıyla Hatay sorununun çözümü için kurulmuştur. Cumhuriyet'in kuruluşu Hatay Millet Meclisi'nin 2 Eylül 1938 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçilmiştir. Devletin resmi dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olmuştu ancak Arapça eğitim veren okullar Arapça eğitime devam edeceklerdi. Taslakta içişlerinde bağımsız olarak düşünülmüş, dışilişkiler, mali ilişkiler, gümrüklerin ve toprak bütünlüğünün Fransa ve Türkiye tarafından denetim ve güvence altına alınmasına karar verilmişti.


Hatay Cumhuriyeti'nin Bayrağıydı.
 Bütün karar ve yürütme organları Türk nüfusunun yönetiminde olan Hatay Cumhuriyeti'nin statü gereği Suriye'ye olan bağımlılığı sorun yaratıyordu. Bu nedenle, aşama aşama gerçekleştirilen değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlanmaya doğru giden Hatay, II. Dünya Savaşı'nın yaklaşması nedeniyle Fransa'nın da ısrarcı olamamasından ve Fransa'nın Türkiye ile savaşmayı göze alamamasından yararlanarak 29 Haziran 1939'da Meclisinin aldığı karar doğrultusunda Türkiye'ye katıldı.

Tarihte Bugün - 29 Haziran 2012


29 Haziran 2012
  • 1913 - Balkan Savaşı başladı.
  • 1925 - Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'nce idama mahkûm edilen Şeyh Said ile adamları idam edildi.
  • 1934 - Bitlis'te yaşayan Zaro Ağa157 yaşındayken yaşamını yitirdi. İç organları inceleme amacıyla alındı.
  • 1938 - Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kuruldu.
  • 1939 - Hatay Devleti Meclisi, oybirliğiyle Türkiye'ye katılma kararı aldı.
  • 1971 - TBMM'de çıkan bir yasayla Türkiye'de haşhaş ekimi yasaklandı.
  • 1984 - Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında karma ekonomik protokol imzalandı.
  • 1986 - Arjantin, Batı Almanya'yı 3-2 yenerek Dünya Futbol Şampiyonu oldu.
  • 1999 - Abdullah Öcalan, vatana ihanet suçundan idam cezasına çarptırıldı.
  • 2000 - Endonezya'da yolcu taşıyan bir tekne 500 yolcusuyla birlikte battı, kurtulan olmadı.

İstanbul'un Fethinde Gülleler

Bu yazımda Chedomil Mijatovich'nin kitabındaki bir kaç bölümü yazacağım.İlk olarak şu alıntıyı yapayım.
"Türklerin bombardımanı 11 Nisan günü başladı.İlk gülleye işaret verildi.Adeta aniden kopan kulakları sağır edici bir gök gürültüsüyle gökler yarılmış yer yerinden oynamıştı."






Biraz kendi özetlediğim bazı notlar.


Bizans'ın elinde bulunan en iyi topu "Helepolil" 150 Bizan poundan ağır gülleler aramıyordu.Türklerin attığı en küçük güllenin ağırlı ise 200 Bizan pounduydu.Aya Romaros kapısının önündeki atılan güllelerin ağırlığıysa 800 ila 1200 pound arasınıda değişiyordu.Bu toplar günde yedi kez ateş alabiliyordu.(Yazar kitabında "Neyseki günde yedi kez ateş alabiliyordu".demiş).


Bizans yıkılan surları güçlendirmek için kireç ve kiremit tozuyla hazırladıkları harcı surlardan ağaşı döküyorlardı.

Tarihte Bugün - 28 Haziran 2012




28 Haziran 2012
  • 1763 - Macaristan'da deprem oldu.
  • 1894 - İşçi Bayramı, Amerika Birleşik Devletleri'nde resmi tatil olarak kabul edildi.
  • 1914 - Avusturya arşidükü Franz Ferdinand ve karısı Sophia'nın, Gavrilo Princip adlı bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi üzerine I. Dünya Savaşı başladı.
  • 1919 - I. Dünya Savaşı sonunda, İtilaf Devletleri ile Almanya arasında Versay Barış Antlaşması imzalandı.
  • 1938 - Chicora, Pensilvanya'da boş bir araziye 450 tonluk meteor düştü.
  • 1950 - Seul, Kuzey Kore birliklerince ele geçirildi.
  • 1967 - İsrail, Doğu Kudüs'ü ele geçirdi.
  • 1969 - New York'ta Stonewall ayaklanmaları başladı.
  • 2000 - Amerika Birleşik Devletleri, Küba'ya karşı 41 yıldır uyguladığı ambargoyu yumuşatma kararı aldı.
  • 2004 - 17. Nato zirvesi İstanbul'da başladı.
  • 2005 - Kanada, aynı cinsler arasında evliliği yasal kılan üçüncü ülke oldu.

Osmanlı'da Atom Bombası - İzle

Osmanlı'da atom bombası hakkında bir izlenim kazanmak için izlemelisiniz.








Erzurum Kongresi

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da toplanan kurultaydır.


Bu kongreyi Atatürk düzenlememiştir. Erzurum kongresi bölgesel bir kongre olmasına rağman tüm ulusu etkileyecek kararlar alınmıştır.


Kongreyi geçici başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış; yoklamanın ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa kongre başkanlığına getirilmiştir.


Aslında 10 Temmuz'da başlaması öngörüldü. Fakat delegelerin bir bölümünün gelememesiden ötürü 23 Temmuz'a ertelendi.




Kongre binasının bugün ki görünümü







Erzurum Kongresi'nde alınan kararlar:
  • Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
  • Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine karşı millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir.
  • İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamış ise, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktır.
  • Kuva-yi Milliye'yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.
  • Azınlıklara siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. Ancak bu vatandaşların canları,malları ve ırzları her türlü saldırıdan korunacaktır.
  • Manda ve himaye kabul olunamaz.
  • Milli irade ve toplanan ulusal güçler padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır.
  • Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanmasına ve hükümetin yaptığı işlerin milletçe kontrolüne çalışılacaktır.
  • Sömürgecilik amacı taşımayan devletlerden teknik,sanayi ve ekonomik yardım kabul edilebilir.

Soğuk Savaş

Soğuk Savaş, Doğu Bloku ülkeleri ile Batı İttifakı (NATO) arasında 1947'den 1991'e kadar devam etmiş olan uluslararası siyasi ve askeri gerginliktir.(Savaş olmadan korku üzerine.)




II. Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin, 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB'nin önde gelen tatil yeri Yalta'nın 3 km güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya gelmişlerdir. Yalta Konferansı olarak adlandırılan toplantının ana ekseni II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın yeni düzeni ve Avrupa topraklarının yeniden şekillendirilmesi üzerinedir.
II. Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin, 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB'nin önde gelen tatil yeri Yalta'nın 3 km güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya gelmişlerdir. Yalta Konferansı olarak adlandırılan toplantının ana ekseni II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın yeni düzeni ve Avrupa topraklarının yeniden şekillendirilmesi üzerinedir.





Batı İttifakı NATO üyesi kapitalist ve antikomünist ülkelerden, Doğu Bloku ise Varşova Paktı'na üye olan komünist ve bu pakta üye olmayan diğer komünist ülkelerden oluşuyordu. Bu iki karşıt blokun yanı sıra hiçbir bloku da desteklemeyen Bağlantısızlar Hareketi isimli üçüncü bir blok daha vardı. Çin Halk Cumhuriyeti ve Yugoslavya hem Doğu Bloğu ülkeleri, hem de Bağlantısızlar Hareketi ülkeleriydi. Bu iki komünist ülkenin her iki blokta da olmasının nedeni Sovyetler Birliği ile olan görüş farklılıkları idi.




II. Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu ve Batı bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditleri; bütün dünyada gerginlik yaratmıştır. Bu dönemde, insanlarda nükleer kıyamet paranoyası doğmuş, dünya devletleri ise bu iki bloktan birinin yanında yer almaya çalışmışlardır. Gerginlik hiçbir zaman "taraflar arasında" sıcak savaşa dönüşmemiş olsa da taraflar her anlamda birbirlerini yıpratmaya çalışmışlardır. Genel kabule göre, Berlin Duvarı'nın yıkılışı komünizmin çöküşüne zemin hazırlamış, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile de Soğuk Savaş bitmiştir.




Osmanlı'da İlk Otomobil

Osmanlı'da ilk otomobil 1895(II.Abdulhamid Devri) yılında Zuheyrzade Ahmet Bey tarafından getirilmiştir.Bu otomobil halka ilk defa görücüye çıkarıldığı semtte Fenerbahçe'dir.



Başka olan bir rivayete göre ilk otomobil Kaymakam Stevolodur.İlk otomobil İtalya'dan getirilmiştir.

Mussolini Devrinden

Mussolini(Faşist İtalyan Diktatör) otomobilinin bozulması yüzünden ufak bir şehirde kalmaya karar verir.Akşam vakti vakit geçirmek için bir sinemaya gider.




Mussolini devrinde baskıcı bir devlet olduğunu için her filmin başında Mussolini'n resmi çıkar ve bütün seyirciler ayağa kalkarak "hazır ol"a geçerler normal olduğu için Mussolini ayağa kalkmaz.Bir adam Mussolini söylenerek.

"Bu herifi bende sevmem ama ayağa kalkarsan kelleyi kaybetmezsin." der.


Bu olayda olduğu gibi baskı olan yerde istek olmaz gerçekleşen şeyler diktatörü yüceltmez.

Mısır'ın Gizemleri - Belgesel Izle





Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.






Yaş Antlaşması

Yaş Antlaşması; 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, 10 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Osmanlı-Rus barış antlaşmasıdır.





Osmanlı Devleti'nin, Kırım’ı geri almak gayesiyle, 19 Ağustos 1787’de, Rusya’ya açtığı savaş, Avusturya’nın da savaşa dahil olmasıyla aleyhte gelişti. Özi, Kili, İsmail, Anapa ve Soğucak gibi kaleler, Rusların eline geçti. Neticede, İngiltere, Prusya ve İspanya’nın arabuluculuğuyla, 18 Ağustos 1791 tarihinde, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, sekiz aylık bir süre için Kalas Mütarekesi imzalandı. Arkasından, Kasım 1791’de, Yaş kentinde barış görüşmelerine başlandı. Yaklaşık iki buçuk ay süren uzun ve çetin müzakerelerden sonra, 10 Ocak 1792 tarihinde, Sadrazam Yusuf Paşa tarafından temsil edilen Osmanlı Devleti'yle Prens Bezborodko'nun temsil ettiği Rusya arasında Yaş Barış Antlaşması imzalandı. Tamamı on üç madde olan bu antlaşmaya göre:


Küçük Kaynarca (1774), Aynalıkavak (1779), Ticaret (1783) ve 1784’te Kırım ile Taman’ın ilhakıyla Kuban Irmağı'nın hudut tayini hakkındaki antlaşmalar yine eskisi gibi kalıyordu. Turla (Dinyester) Nehri hudut kesilerek, bunun sol tarafındaki arazi, yani Aksu ile Turla arasındaki Özi (bugün Ochakov) kalesi dahil Özi Kırı (yani Özi ve Hocabey sancakları), Ruslara terk edildi. Sağ tarafındaki memleketler, yani Bender, Akkerman, Kili, İsmail ve diğer tarafta Rusların işgalindeki kale ve şehirler Osmanlılara iade ediliyordu. Boğdan Voyvodalığının borçları ve geride kalan vergileri iptal edilecek ve antlaşmadan sonraki iki yıl, her türlü vergiden muaf tutulacaktı. Af ilan edilip, isteyenler yine memleketlerine dönebileceklerdi. Tiflis Hanlığına, Çıldır valileri veya beyleri tarafından taarruz olunmayacaktı. Kuzey Afrika’daki Garp ocakları, Rus ticaret gemilerine taarruzda bulunurlarsa, zarar tazmin edilecekti. Anapa kalesi Osmanlılara geri verildi. Yaş Antlaşmasının imzalanmasıyla, 1787 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında başlayan, sonra da Avusturya’nın katılmasıyla genişleyen savaş fiilen ve resmen sona ermiş oldu. Osmanlı'da Dağılma Dönemi başladı.

IV. Ivan

İvan Vasiliyeviç diğer adıyla "Korkunç Ivan" 3 yaşında iken tahta geçti ve ilk rus çarı oldu.Büyük hırsları olan ve Tatarlara baskı yapan bir çardı.Düşmanlarına korku salan,saldırgan,dengesiz olan IV Ivan kendi oğlunu öldürmüştür.




 1560'da İvan'ın eşi Anastasya, geride İvan ve Fyodor adlı iki çocuk bırakarak öldü. Eşinin her yönden İvan üzerinde etkisi vardı. Eşinin ölümü İvan'ı zevk ve sefahat alemine dalmasına neden oldu. Yine bu dönemde yeni gözdeleri ortaya çıktı. Bunların da kışkırtmasıyla uzun zamandır içinde sakladığı arzular ve hevesler ortaya çıkmaya başladı. Bu süreçte birçok kişi sürgüne gönderildi.

 Bu rejimi tam 20 yıl sürdürdü. Bu dönemde birçok olay kanlı baskınlar sonucu örtüldü. Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmeyen Çar İvan, 18 Mart 1584'de Bogdan Belsky ile satranç oynarken öldü. Kehanetler, IV. İvan'ın bu tarihte öleceğini söylüyordu. 1960'lı yıllarda mezarını açan arkeologlar, zehirlendiğine dair kanıt oluşturabilecek cıva kalıntılarına ulaştı. Bogdan Belski ve daha sonra çar olan Boris Godunov tarafından zehirlendiği sanılıyor.

2010 Haiti depremi

2010 Haiti Depremi merkez üssü başkent Port-au-Prince'e 25 km uzaklıkta olan ve 7,0 Richter büyüklüğünde olan ve zaman olarak 21:53:09, 12 Ocak 2010 (Yerel Saate Göre)da gerçekleşen deprem . Deprem yerin 13 km altında meydana geldi. Birleşik Devletler Jeolijik Araştırma kurumu 5,0 ve 5,9 şiddetindeki bir seri ondört artçı depremi kaydetti  .




 Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi, depremden yaklaşık üç milyon kişinin etkilendiğini ve ölü sayısının da 50.000-100.000 arasında  olduğunu tahmin ediyor. Port-au-Prince'de büyük hasar var.Görülebilen yerlerin büyük çoğunluğu önemli derecede hasarlı veya tahrip olmuş. Bu yerler arasında Haiti Ulusal Sarayı (Cumhurbaşkanlık Sarayı), Haiti Ulusal Meclisi binası, Port-au-Prince Katedrali ve ana genel hapishane yer almakta . Bütün hastaneler tahrip olmuş veya kötü bir şekilde hasarlı ve terkedilmiş durumda. Birleşmiş Milletler, başşehirde yer alan Birleşmiş Milletler İstikrar Misyonu (Haiti) merkez bürosunun çöktüğünü ve çok sayıdaki UN personelinin hesabının verilmediğini rapor etti . Misyon şefi Hédi Annabi'nin 13 Ocak günü öldüğü Başkan René Préval tarafından teyit edildi. UN'li Elisabeth Byrs, Birleşmiş Milletler'in Haiti'deki organizasyon yapıları ve Haiti hükümetinin yıkılması nedeniyle bu depremi onlar için en kötü tecrübe olarak adlandırdı. Felaketten kısa süre sonra yardım malzemelerinin yerel hava limanına gelmesine rağmen, yavaş dağıtım ve çok sayıdaki insanın etkilenmesi sivil dağınıklık kaygısını yarattı.



 Hispaniola adası, Haiti ve Dominik Cumhuriyeti ile ortaklaşa kullanılır ve geçmişte önemli derecede yıkıcı sarsıntı geçirmiştir. Ada Fransız kontrolu altında iken 1751 yılında bir deprem ve 1770 yılında da diğer bir deprem vurdu. Fransız tarihçisi Moreau de Saint-Méry (1750–1819) ye göre, Port-au-Prince'de 18 Ekim 1751 depremini takiben "sadece bir taş yapı çökmedi" fakat 3 Haziran 1770 depreminde "tüm şehir çöktü". Diğer bir deprem Cap-Haïtien şehrini ve Haiti'nin kuzey kısmındaki kasabaları ve Dominik Cumhuriyetini 7 Mayıs 1842 tarihinde tahrip etti.1946 yılında, Dominik Cumhuriyeti'ni 8,0 şiddetinde bir deprem vurdu ve ayrıca bu deprem Haiti'yi salladı, bir tsunami yaratarak 1.790 kişinin ölümüne ve pekçok kişinin yaralanmasına sebeb oldu. Haiti, Batı Yarımküre'de en fakir ülke olup, İnsani Gelişme Endeksi'ne göre 182 ülke içinde 149ncu dur. Avustralya hükümetinin seyehat danışman sitesine göre Haiti Acil Servis'i bir büyük felaketle başaçıkacak yetenekte değildir. Ülke Gıda ve Tarım Örgütü tarafından "ekonomik olarak zayıf" kabul edilir. Ülke artık tabii felaketlere yabancı değildir: ülke 2008 yılı içinde tropikal fırtınalardan Gustav, Hanna ve Ike tarafından vuruldu, sellere ve geniş çaplı zarara uğradı ve 800 kişi bu nedenle öldü. Pek çok ülke insani yardım, para verme teminatı sözü ve acil kurtarma ve tıbbi ekipmanlar, mühendisler ve destek personeli verme için karşılık verdi. Haberleşme sistemleri, hava , kara ve deniz vasıtaları, hastaneler ve elektriksel bağlantı şebekeleri depremden tahrip olmuştu ve kurtarma ve yardım çalışmalarını engelliyordu. Görevliler üzerindeki şaşkınlık ve uçak giriş izdihamı ilk yardım çalışmaları için daha sonraki problemlere sebep oluyordu. Port-au-Prince'in morgu çabuk bir şekilde bunaldı ve Haiti hükümeti 21 Ocak günü 80.000 üzerinde cesedin toplu mezarlara gömüldüğünü anons etti .

Türk Piramitleri

 Vikipedi'de dolaşırken dikkatimi çekti başlıkta "Çin Piramitleri" yazıyordu incelediğimde asıl adının "Türk Piramitleri" olduğunu gördüm.
 Bu piramitler Çin devleti tarafından saklanmaya çalışılmış belkide içinde önemli şeyler olduğundan olabilir.Biraz alta resmini görebilirsiniz.




  Piramidin bulunduğu alana zorunlu iniş yapan bir pilot tarafından tespit edilmiştir.Çok kısa bir süre sürdürelen arkeolojik kazılarda muhteşem mumyalar, altın işçilikleri bulunmuştur. Mısır piramitlerinden üstün mumyalanmıştır.


  Bir türk araştırmacı olan Oktan Keleş  piramitlerin içini gezmiştir ve piramitlerin içinde Oğuz Kaan'ın temsili resmi olduğunu tespit etmiştir.

Rus Iç Savaşı

Rus İç Savaşı, 1917 ve 1922 yılları arası Ekim Devrimi ile başa geçen Bolşeviklere karşı çok sayıda muhalif Rus siyasi parti örgütleri arasında yaşanan savaştı. Ana muharebe Sovyet Rusya'ya bağlı Bolşevik Kızıl Ordusuyla komünizm karşıtlarının Çarlık Rusyası'na bağlı Beyaz Ordusu arasında geçti. Savaşı Sovyet Rusya'nın kazanmasıyla tarihteki ilk sosyalist yönetim iş başına gelmiştir.
Don Ordusu'na bağlı askerler (1919); Beyaz Ordu'ya bağlı bir Piyade Tümeni (Mart 1920); Kızıl Ordu 1. Süvari Ordusu'na bağlı askerler; Lev Troçki (1918); Çekoslovak Lejyonu tarafından asılan Bolşevik.




Kızıl Ordunun askeri içinde bazı Türkler de vardı. Kızıl Ordu'da bulunan Türkleri Sultan Galiyev örgütlemekteydi. I. Dünya Savaşı'nın yıkımlarının üstüne, bir de üç yıl sürecek olan dış devletlerin ve onlarla bağlaşan iç güçlerin müdahalesine karşı savaş başladı. Nitekim daha 1917 Aralığı'nda Romanya, Fransa'nın desteğiyle, Besarabya'yı işgal etti. 1918 Martı'nda Fransız, İngiliz ve Amerikan birlikleri, Murmansk'ı ve Arhangelsk'i ele geçirdiler. Nisan'da önce Japonlar, sonra Amerikalılar, Vladivostok ve Sovyet Uzakdoğusu'na asker çıkardı. Almanlar Ukrayna'yı işgal etti. Mahnovistlerin özgür bölgelerine girerek onları, parti, devlet ve Kızıl Ordu'nun otoritesi altına almak istediler. Bunun üzerine, Kızıl Ordu ile Mahnovistler arasında üç yıl süren bir iç savaş başladı. Aslında Mahnovistler Çarlık rejimine karşı Bolşeviklere destekveriyordu fakat bu nedenlerden dolayı Mahnovistler ve Bolşevikler arasında bir savaş başlamıştır. Güneyde, Ağustos ayında İngilizler Bakü'ye girdi. İçeride yabancılarla birlikte General Denikn (Ukrayna Beyaz Orduları Komutanı), Amiral Aleksandr Kolçak (İmparatorluk Karadeniz Donanması Komutanı, General Lavr Kornilov, Gn. Yudeniç (Türkiye Cephesi Orduları Komutanı), Gn. Pyotr Vrangel (Ukrayna Ordusu Komutanı) ülkenin dört bir yanında silahlı ayaklanmaları yönettiler. Ayrıca ülkede, I. Dünya Savaşı'ndan kalma 60 bin kişilik bir Çekoslovak Lejyonu vardı. Tutsak iken serbest bırakılan bu askerler ülkelerine dönmek üzereyken, Sibirya demiryolu hattı boyunca, Sovyet karşıtı uluslararası saldırı koaliyonuna katılmaya zorlandılar. Bu askerleri ABD silahlandırdı. Sol SR, Brest-Litovsk Antlaşması'nı bozmak amacıyla terör hareketlerine giriştiler. Bu dönemde Alman Büyükelçisi Kont Wilhelm von Mirbach katledildi ve suikast sonucu Lenin ağır bir biçimde yaralandı (30 Ağustos 1918). 1920 yılı sonlarında varlığı 5 milyona ulaşan Kızıl Ordu saflarında, Budyani, Frunze, Komenov ve Mihail Tuhaşevski gibi komutanlar sivrildiler. Üç yıl süren bu savaş, 1920 başlarında Sovyet Kızıl Ordusu'nun gerek ABD, İngiltere, Fransa, Japonya vb. dış devletlerin güçlerine, gerekse Çarlık rejimini canlandırmak isteyen ya da burjuvazinin egemenliğini kurmaya çalışan, onlarla bağlaşık iç güçlere karşı kazandığı başarılarla son buldu. 1918'den 1922'ye kadar Rus İç Savaşı sürdü. Devrime karşı gelenler cezalandırıldı ve SSCB içerisinde istikrar sağlandı. Dünyanın en uzun tren yolu yapıldı. Vladivostok'ta biten tren yolu Sovyet Rusya'nın kalkınmasında önemli rolü oldu. Ardından yapılan geliştirmeler ve kalkındırmalar, Sovyet Rusya'ya karşı yapılan İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş'ta SSCB'nin güçlü duruma gelmesine neden oldu. Devrimin iyi uygulanması bu gelişmelerin nedenlerindendir.

Kudüs Krallığı

Kudüs Latin Krallığı ya da Kudüs Haçlı Krallığı, 1099'da I. Haçlı Seferi'nden sonra Hıristiyanlar tarafından Kenan'da kurulmuştur. Batı Avrupa krallıklarıyla yakın bağlantıları vardı ama küçük bir krallıktı ve finansal ve askeri destekten yoksundu. En geniş sınırlarına ulaştığında Lübnan'dan Sina Yarımadası'na kadar uzanıyordu. Başlangıçta Müslümanlarda korku oluşturmuştu ama sonradan "Cihad" kavramının oluşmasıyla birlikte topraklarını kaybetmeye başlamıştır. Kudüs'ün 1187'de Selahaddin Eyyubi tarafından alınmasıyla toprakları Akdeniz kenarında küçük bir kıyı şeridine dönüşmüştür ve Memlüklerin Akka'yı 1291'de almasıyla tarihe karışmıştır.


İlk kralı "Aşağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon"'dır.



Kudüs alındıktan sonra "Advacatus Saneti Sepulchri" olarak (Kutsal Kabrin Koruyucusu) anılmıştır. Ölümü üzerine I. Baodouin, Kudüs'lû" Kudüs Latin Krallığını kurarak başına geçti. Onun ardından eski Edassa Kontu ve I.Baudouin'in kuzeni II.Baudouin Kudüs tahtına oturdu. Bu iki kral haçlı devletini iyi yöneterek en azından haçlıların ortadoğu'ya yerleşmesini kesinleştirdi. II.Baudouin'in ölümünden sonra erkek varisi olmadığından dolayı kızı Melisende ve kocası Fulk Kudüs devletini beraber yönettiler. Fulk'un Akka'da yapılan bir av kazasında ölümünden sonra küçük yaşta olan III. Baudouin ile Melisende devleti beraber yönettiler. III. Baudouin büyüdükten sonra annesini bertaraf ederek Kudüs tahtına tek başına hükmetmeye başladı. İkinci Haçlı seferi'yle doğuya gelen birliklerle Şam'ı kuşattı fakat başarı sağlayamadan bu seferde 1101 yılı seferi gibi başarısız oldu. Onun ardından kardeşi I. Amalrik Kudüs yönetimine geçti. I. Amalrik genellikle Fatımiler Devleti'yle Mısır hakimiyeti için savaştı. Fakat pekde hatırı sayılır başarılar sağlayamadı. Onun ölümünün ardından Cüzzamlı olarak bilinen IV. Baudouin tahta geçti. Erken yaşta Selahaddin Eyyubi'ye karşı Remle'de Montgisard Muharebesi'ni kazandı ve bir barış ortamı oluşturdu. Cüzzamlı olarak bilinen IV. Baudouin, Kudüs'lü'in ölümünden sonra Kudüs tahtına kızkardeşi Kraliçe Sibylla'nın ilk evliliğinden olan 8 yaşındaki oğlu V. Baudouin'i halefi olarak gösterdi. Fakat V. Baudouin saltanatı erken öldüğünden dolayı kısa sürdü. Onun yerine IV. Baudouin'in kız kardeşi Kraliçe Sibylla ile evliliğinden dolayı Guy de Lusignan, krallığın başına geçerek 6 yıllık Selahaddin Eyyubi ile yapılan anlaşmayı Raynald of Châtillon ve Tapınak Şövalyelerinin lideri Gerard of Ridefort'un kışkırtmaları sayesinde Mısır'a gitmekte olan bir ticaret kervanına saldırarak bozdu. Selahaddin ile karşılaşmaya çıkan tüm Kudüs ordusu sudan uzak kaldığı için yorgun duruma gelmişti. Selahaddin'in tuzağına düşen Guy de Lusignan 4 Temmuz 1187'de yapılan Hittin Savaşı'nda iki tepenin arasında büyük bir bozguna uğradı ve neredeyse Kudüs'ün ordusu tamamıyla yok edildi. Selahaddin kralın hayatını bağışladı fakat Tapınak Şövalyelerinden bağlı 200 şövalyenin idamını emretti. Hıttin Savaşı'nın ardından yeni zaferler peşinde koşan Selahaddin kıyı boyunca ilerleyerek Akka'yı ele geçirdi. İbelinli Balian komutasındaki bir avuç askerle korunan Kudüs 2 Ekim 1187'de Salahaddin'e teslim oldu. Balian Kudüs'ü yağmalama tehditiyle Selahaddin'den halkın güvenli şekilde Hristiyan adalarına geçişini istedi ve Selahaddin bu anlaşmayı kabul etti. Üçüncü Haçlı seferinin amacı Kudüs Latin Krallığını Kurtarmaktı ama bu sefer de işe yaramadı. Aslan Yürekli Richard Selahaddin'le kırılgan bir anlaşma imzalayarak ülkesine geri döndü. Bundan sonra Kudüs Krallığı ismen devam etti ve merkezi Hacli Latin'lerin elinde bulunan Akka kalesi ve sehri oldu. Bu Akka merkezli kralligin basina gecen krallardan bazilari Akka'da yasamadilar ve gittikce kuculen Akka etrafinda bulunan ve Kudüs Krallığı ulkesi kabul edilen araziler fiilen taht naibleri tarafindan idare edilir oldu.

1222 Kıbrıs depremi

1222 Kıbrıs depremi, 11 Mayıs 1222 tarihinde saat 06:15 sularında Kıbrıs'ta meydana gelen bir deprem. Büyüklüğü tahmini olarak 7.0–7.5 idi ve Libya ile İskenderiye'de gözlemlenmiş bir tsunamiye yol açtı. En şiddetli biçimde Lefkoşa, Limasol ve Baf'ta hissedildi.


Limasol ve Lefkoşa gibi adanın başka yerlerinde de büyük zarar meydana gelmesine karşın depremde en büyük hasarı çok büyük can kaybının yaşandığı

Baf almıştır.[3] Bizanslıların yapmış olduğu bir kale olan Baf Kalesi yıkılmış ve Lüzinyanlar tarafından yeniden yapılmak zorunda kalmıştır. Kaçmak için kalenin hendeğine atlamış; fakat daha sonra düşen taşlar tarafından öldürülmüş bir adamın cesedi kazılar sırasında bulunmuştur.[4] Sular önce limandan çekildi; fakat daha sonra geri dönüp şehri bastı. Bir kilisenin piskopos ve cemaati içindeyken yıkıldığı söylenmektedir. Fransiskan papazlar, Baf'taki kiliselerini depremin ardından terk etti.[5] Depremden sadece 30 yıl önce inşa edilmiş olan ve limanı gözetleyen Saranda Kolones kalesi deprem sırasında yıkıldı. Kuruyan limanı gözetlemek artık bir ihtiyaç olmadığından da tekrardan inşa edilmedi.[6][7] Deprem, Baf kasabasını kalıcı biçimde değiştirdi. Limanı kullanılmaz hale getiren deprem, kıyıyı denize doğru genişletti ve bu nedenle limanın korunaklı yeri ortadan kayboldu.

Ilk Denizaltılarımız


Bu yazımda II.Abdulhamid’in döneminde 1887 şubat ayında suya indirilen ilk denizaltımızdan bahsedeceğim.
İlk denizaltı 1878 yılında İngiliz Mühendis George Willam Garret tarafından yapılmıştır.Bir yıl sonra yapılan denizalti fazla dayanamamış ve kaza sonucu batmıştır.


1885’te Garrett ve Nordenfelt el ele vererek Stockholm’de ilk ortak gemilerini inşa edecekler ve geminin adı Nordenfelt 1 olacak ve tarih sayfalarına ilk denizaltı gemisi olarak geçecektir.

Bu yapılan denizaltı Yunan hükümeti tarafından satın alınmıştır.Bu durumu dikkatle izleyen Osmanlı Devleti denizalti yapma çalışmaları hızla başlamıştır.Nihayet ilk Türk denizaltısı Taşkızak tersanesinde tamamlandığında tarih 6 Eylül 1886 yılını gösteriyordu. 1887 Şubat ayında suya indirilen ilk denizaltımıza Abdulhamid ismi verilmişti.Denizaltinin ilk testi Haliç’te yapıldı.Yapılan denizalti testler sonucunda yeterli bulunmadı.
Bu başarısızlıktan sonra ikinci denizaltı yapımları başladı ve bu denizaltına “Abdulmecid” adı verildi.Abdulmecid denizaltısı dengesiz bir düzeneğe sahip olmasına rağmen,dünyanın ilk torpido atan denizaltısı olarak tarihe geçti.Bu denizaltı bir gemi tarafından batırılmıştır.
Bu iki denizaltı istenilen  performansı göstermemesi sebebiyle bu denizaltılara denizaltı görevleri verilmemiştir, hizmet dışına çıktıkları 1910 yılına kadar Haliç Tersanesi’nde atıl durumda bırakılmışlardır.
Aslında bu iki deniz altinin yapılış amacı denizaltı kullanmaya başlayan Yunan hükümetini ve destekçileri olan Rusya,İngiltere korkutmaktı.

Pierre Loti ve idris-i Bitlisi


Bugünlerde herkezin duyduğu bir tartışmadır,İstanbul’un önemli bir tepesi olan ve ismi Pierre Loti’dir.Peki Pierre Loti kimdir nedir ne yapmıştırda ismini tepeye vermiştir.Aslında Pierre Loti o kadar ünlü Fransız bir yazar değildir.Fransa’nın ikinci,üçüncü türden bir yazarıdır.

İstanbul’a ilk kez 1876 yılında gemisiyle,subay olarak geldi.Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi ve pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi.İstanbul’a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak tanımladı.

Ancak tüm bunlara rağmen Loti, Türk aydınlarını ikiye böldü. Kimi aydınlar onun gerçekten bir Türk dostu olduğuna inanırken, kimileri de onun aslında Osmanlı’nın zayıf ve geri kalmış hâlini acıyarak sevdiğini savunuyorlardı.Yani tam Türk dostu olduğu bile tartışmalıdır.
Şimdide biraz Bitlis millet veklinin söylediği İdris-i Bitlisi anlatalım.İdris-i Bitlisi  Safevilerin kontrolündeki Doğu Anadolu toprakların Osmanlı Devletine katılmasında önemli rolu oldu. 16. yuzyılda bölgede ana güç olan Safeviler ve Osmanlıların arasındaki ihtilâflar sonucu 1514 yılında I. Selim ordusu ile Safevi topraklarına girdi ve Kürtleri Osmanlı safında yer almaya teşvik etmek için İdris-i Bitlisîyi bölgeye yolladı. Kürtlerin önce Akkoyunlular, sonra ise Safeviler ile olumsuz ilişkileri olmuş ve bu sebepten İdris-i Bitlisi bölgedeki Kürt topluluklarının çoğunluğunun desteğini almayı başardı.Özetlersek Osmanlı’nın önemli isimlerinden biriydi.
Sonuç olarak önemli insan cadde,sokak,tepeye isim vermekle yüceltilmez önemli olan o insanların yaptığı çalışmaları şimdide yaşatmaktır.Örneğin Heşt Behişt adlı eseri hala türkçeye çevrilmemiştir.İstersen İstanbul’un ismi İdris-i Bitlisi yap bu önemli ismin eserleri çevirmeden onu yüceltemezsin.